Portakal Reçeli Yapmaca
Malum mevsim kış (hoş hava
sıcaklıkları fazlasıyla yüksek ama), işler yoğun bu yüzden seyahat
planları bikaç ay ertelendi. Mevsimi geçmeden portakal reçeli yapmam
gerekiyordu. Geçen sene yemek kursunda öğrenmiştim Portakal Reçeli
yapmayı, ancak herşeyi not alan ben nedense bu reçel için sadece 2 kilo
portakal 2 kilo şeker yazabilmişim :(( üzüldüm tabi ki ama
hatırladıklarımla yapmaya karar verdim.
Ölçülerimiz;
2 kilo kalın kabuklu portakal
2 kilo şeker ( ben 1,5 kg kadar koyuyorum reçelin tadını nasıl severseniz)
2,3 kaşık limon suyu
Öncelikle portakallarınızı güzelce yıkayın bir çatal veya tereyağı bıçağı ile hafifçe kabuklarını kazıyoruz, bu kazıma işlemindeki amacımız portakalın kabuğunu kaldırarak beyazını görmek değil. Kazırken portakaldan elinize mini mini su damlaları gelmesini saplayarak hafif asitini alabilmek, tüm portakallara bu işlemi uyguladıktan sonra tencereye yerleştiriyor ve üstlerini hafif geçecek kadar su koyup kaynatmaya başlıyoruz. Bu işlemi portakallar yumuşayıncaya kadar yapıyoruz. Ben 5-6 kez suyunu doldur boşalt yapıyorum bu portakalın acısının çıkması için yapılıyor.
Bu sabır gerektiren işlem bittikten sonra bir tencereye en fazla 2 bardak su ile beraber 7-8 bardak şekeri şerbet olması için ocağa koyuyoruz. Haşladığınız portakalları dilim dilim veya küçük küçük doğrayıp şerbet kaynadıktan sonra içerisine atıyor ve orta ateşte 1 saat pişmesini bekliyoruz.
1 saat sonrasında hala sulu olduğunu düşünüyorsanız biraz daha kaynatabilirsiniz. Reçel istediğiniz kıvama geldiğinde limon suyunu da ekleyip 3-4 dk. daha kaynatabilirsiniz.Bu arada reçelin kıvamını anlayabilmek için buzdolabına porselen bir tabağı koyup soğuttuğunuzda reçelden bir kaşık alıp bu tabağa döküp kıvamını rahatlıkla ölçebilirsiniz.
Yoğunluğunu nasıl seviyorsanız reçelinizi çok veya daha az kaynatabilirsiniz.
Afiyet Olsun...
17 Şubat 2014 Pazartesi
Etiketler:
çilek,
lezzet,
limon,
portakal,
portakal reçeli,
portakal reçeli tarifi,
reçel,
şeker,
tarif,
vişne
11 Şubat 2014 Salı
Yunanistan Gezi Rehberi
Alexandroupolis-Kavala-Thassos Adası
Yunanistan ile bu kadar yakın olduğumuzu hep söylerlerdi ama aklımda hep büyürdü o mesafe sanırım başka bir ülkeye araba ile gitmek gözümde büyüyordu ta ki geçen hafta Dedeağaç'a yani
Alexandroupolis'e gidene kadar. Bursa'dan sabah 06.30'da yola çıktık, Bandırma üzerinden Çanakkale'ye geçtik ve Gelibolu'dan feribota binerek İpsala'ya ulaştık. Yol bu güzergahta son derece rahattı tabi Eylül ayının 2. haftası olması sebebiyle de yaz tatili yoğunluğu yoktu. Bu arada kahvaltı edecek yer bulabilme şansınız bu güzergah üzerinde oldukça az, biz Biga'da "Asya Börek" te mola verdik, alçak tahta masa ve hasır tabureleri olan küçük ama temiz bir pastahane, börekleri de poğaçaları da güzel. İpsala'ya ulaştıktan sonra sınıra kadar dümdüz bir yol var ancak bizim seyahat ettiğimiz zamanda yol çalışması olduğu için yolun büyük bir bölümünü tek şerit takip etmek zorunda kaldık. Sınıra vardığımızda yoğunlukla karşılaşmadık eğer sınırdaki yoğunluğu takip etmek istiyorsanız Trakya Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü'nün sitesinden anında yoğunluk bilgisine ulaşabilirsiniz. Yunanistan'a girişte hiçbir sıkıntı yaşamadık, sınırdan araçla geçerken yanınızda;
Sınır kapısındaki işlemlerimiz tamamlandıktan sonra Yunanistan'a giriş yaptık. Gümrükten çıkar çıkmaz E-90 otobanı yani "Egnatia Odos" bizi karşıladı. Otobanı 40 km takip ettikten sonra Dedeağaç'a girdik, otel tercihimizi "Astir Egnatia Alexandroupolis" ten yana kullandık.
Otel Dedeağaç'ın merkezinde hemen yanında bir park var, yemek yenebilecek yerlere vs çok yakın. Kaldığımız otel büyük, denize kıyısı ve havuzu olan temiz bir otel, kahvaltısı da güzel. Dedeağaç'ta 4 gece konakladık, çok temiz ve ılık bir denize girdik, şahane yemekler yedik.
Dedeğaç'ta sahil geceleri araç trafiğine kapatılıyor, rahatlıkla yürüyüp sahil kenarındaki restaurantlarda keyifle yemeğinizi yiyebilirsiniz. İlk ve son gece akşam yemeği tercihimizi "Nisiotiko" da kullandık, sahilde Dedeağaç'ın simgesi olan feneri arkanıza alıp yaklaşık 300 m. yürüdükten sonra sola döndüğünüzde Nisiotiko' ya ulaşmış olacaksınız. Restaurantta Türk ziyarteçiler ile karşılaşma ihtimaliniz çok yüksek, Türkçe bilen bir garsonları ve Türkçe menüleri var.
Dedeağaç'ta denize girmek için Makri'yi tercih ettik.
Makri, Dedeağaç'a 11 km. uzakta son derece sakin ve şirin bir köy.
Makri'ye girdikten sonra Agia Paraskevi okunu takip ederek beachlerin
yer aldığı bölgeye ulaşabilirsiniz. Yanyana bir çok beach var biz en çok
Mayo Beach'i beğendik. Mayo Beachten hemen önce Aqua Mare var ancak
orayı çok temiz bulmadık. Mayo Beachin hem sahili hem de mutfağı oldukça
temiz. Özellikle tuvaletleri, bir Avrupa ülkesinde bu kadar temiz bir
tuvalet görme ihtimaliniz çok zor. Mayo Beach'in restaurantı da oldukça
lezzetli, Öğle yemeklerinde yine mezeden yana kullandık tercihimizi,
emin olun bu bölgede yediğiniz mezeleri unutamayacaksınız. Mayo Beach'in restaurantında da Türkçe menü var. :) Bu arada şezlong parası vermedik sadece
gittiğimizde bir Yunan klasiği olan Frappe söyledik, sanırım onun için
şezlong ve şemsiye için bir ücret ödemedik.
Dedeağaç'ta bir gece de Gialos Restauranta gittik, burda da çok güzel fırında patates ve ahtapot ızgara yedik, ouzo olarak Barvayaniyi tavsiye ettiler bunun dışında Grappaları (Alkol oranı son derece az ev şarapları) da son derece lezzetli.
Dedeağaç'ta kaldığımız 3. akşam Kavala'ya gitmeye
karar verdik, yemeğimizi Mayo Beach'te yedikten sonra otele döndük ve
Kavala için yola çıktık. Kavala, Dedeağaç'a yaklaşık 130 km. uzaklıkta
ve otobandan rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz bu yüzden yolculuk sizi
yormuyor.
Kavala, sahili de geceleri trafiğe kapanıyor, arabanızı sahilin girişinde yer bulabilirseniz ücretsiz park edebilirsiniz bulamazsanız kalenin hemen alt tarafında restaurantların sonunda bir otopark var cüzi bir meblağ karşılığı arabanızı buraya da bırakabilirsiniz. Kavala'da sahilde birçok cafe var, alkollü veya alkolsüz içecekleri bulabilirsiniz. Fırsatınız olursa otobandan ayrılırken Kavala girişi solda kalıyor, burdan girmeyi tercih etmeyip sağa dönerseniz ve yaklaşık 3-4 km sonra sol tarafta meşhur Kavala Kurabiyecisi'nin büyük satış yerini göreceksiniz. Söylemeye gerek yok kurabiye çok güzel ama çikolatalarını da mutlaka deneyin derim, biz çok seviyoruz.
Dedeağaç'ta 4 gün kaldıktan sonra Thassos Adası'na
gittik. Dedeağaç'tan Thassos'a
gitmek için Kavala'ya kadar gitmenize gerek yok, Kavala'dan hemen önce
Keromoti'ye ulaşırsanız buradan Thassos'a saat başı kalkan feribotlar
var. Otomobil ve 2 yolcu için 23+3 Euro ödedik, feribota binerken
sürücünün yanındaki yolcunun inmesini istiyorlar aklınızda olsun.
Feribot çok hızlı gitmiyor 40 dk sonra Thassos'a ulaşmış oluyorsunuz.
Feribota binerken size broşür uzatan birçok bayan göreceksiniz bence
istemem demeyin çünkü verdikleri broşürlerde adanın haritaları da var ve
bu harita adada dolaşırken çok işinize yarıyor.
Thassos Adası yolları dar, yemyeşil ve temiz bir ada.
Biz tercihimizi Skala Rachonis bölgesinde yer alan Louloudis Fresh
Studios'tan yana kullandık. Thassos'ta 4 veya 5 yıldızlı otelde kalmak
isterseniz tercihiniz çok kısıtlı, hemen hemen her yerde apart tarzı
otel bulabilmek mümkün, bana sorarsanız otelde kalmak Thassos için daha
uygun çünkü kahvaltı-akşam yemeği seçenekleri adada mevcut tabi arzu
ederseniz yemeğinizi kaldığınız yerde de yapabilirsiniz. Bu arada
kaldığımız otel çok temiz ve sessizdi, kahvaltıyı dışarda yaptığımız
için kahvaltısı için bir yorum yapma şansım yok ama deneyebilirsiniz
kötü olduğunu düşünmüyorum.
Eşyalarımızı otele bıraktıktan sonra önce San Antonio Beach'e gittik. Adından da anlaşılacağı gibi San Antonio Restaurant ve aynı ismi taşıyan otelde yanyana bulunuyor. Burada denize girdikten sonra Aliki Plajı'na gitmeye karar verdik, adada dilediğiniz her yerde denize girebilirsiniz bu sebeple biz gezerek denize girmeyi tercih ettik.
Aliki Plajı'nın girişi çok dar arabanızla giderken dikkatli olmanızda fayda var ya da arabanızı yolda bırakıp aşağıya plaja doğru da yürüyebilirsiniz. Aliki Plajı'nın kumsalı San Antonio Beach'e göre daha küçük ama denizi çok güzel, plajda aynı zamanda birçok restaurantta var yemeğinizi burda yemeği de düşünebilirsiniz biz sadece frappe içtik.
Aliki "U" şeklinde yeşillikler arasında kalan bir koy, denizi tertemiz ve ılık ancak biraz sığ. Yüzmek istiyorsunuz biraz açılmanız gerekiyor. Aliki'de denize girdikten sonra akşam yemeği için San Antonio Beach'e geri döndük çünkü orda ki restaurantın methini duymuştuk.
Dışarıdan çok albenili durmasa da öğle vakti yemek
yemek için yer bulabilme şansınız çok az. Zeytin ve çam ağaçlarının
arasında mavi ahşap masa ve sandalyelerle döşenmiş çok temiz bir
restaurant. Çalışan herkes aileden ve kalabalık o yüzden siparişinizi
verdikten sonra çok fazla beklemiyorsunuz. Menü de çok fazla seçenek var
aç kalma şansınız yok. Tercihimizi yine deniz ürünlerinden yana
kullandık, San Antonio'da mutlaka kabak çiçeği dolmasını deneyin.
Salata, kabak çiçeği dolması, kırmızı biber,kalamar, ahtapot ve fileto
kılıç balığı yedik. Yemekler burda da çok lezzetliydi. Yemeğimizi
yedikten ve güneşi batırdıktan sonra ada turu yapmaya karar verdik.
Adayı araba ile turlamak 40-45 dk nızı alıyor.
Haritalar işte bu turda inanılmaz işinize yarıyor,
rotanızı rahatlıkla haritayla oluşturabilirsiniz.Adada denize
girebilecek çok fazla yer var; Aliki Plajı, Psili Ammos Plajı, Marble
Plajı (mutlaka gidin), Paradise Beach, Golden Beach (Skala Panagia ve
Skala Potamias; Panagia'yı tercih etmenizi öneririm.) Bu noktaların
hepsi harita üzerinde görünüyor, nerelerde olduğunu hava kararmış
olmasına rağmen görmek için gezdik hem de ada turu yaptık. Thassos
merkezde yorgunluk çayınızı veya kahvenizi içebilirsiniz, hatıra
bişeyler almak için burası oldukça güzel bir yer.
Ertesi gün erken bir saatte kalktık çünkü ilk gideceğimiz yerin Marble Plajı olmasına karar vermiştik. Kahvaltımızı feribotların kalktığı "Limenas" ta "Me Gusta" isimli pastane de yaptık, Me Gusta'nın peynirli ve kıymalı böreği gerçekten çok güzel ama maalesef çaylar her yerdeki gibi sallama. Kahvaltımızı bitirdikten sonra Marble Plajı'na gitmek için yola çıktık. Marble Beach adından belli olduğu üzere mermer gibi bembeyaz bir plaj ancak doğal bir oluşum değil. Marble Plajı'na Thassos merkezden Makryammos okunu takip ederek ulaşabilirsiniz. Yol çok bozuk bol çukurlu ve tozlu, ancak yavaş yavaş bu yolu bitirirseniz Marble Plajı'na ulaşabilirsiniz. Plaja giriş ücretsiz, yerlerde kum yok tabi denizde de kum yok :). Burası mermer ocaklarından taşınan mermer taşlarıyla oluşturulmuş bir plaj ama görmeniz lazım. Thassos'sun tertemiz ve ılık denizi ile buluştuğunda ortaya çıkan görüntü çok güzel, bol bol fotoğraf çektik size de çekmenizi tavsiye ediyorum. Marble Plajı'na erken saatte gitmenizde fayda var, zamanla çok kalabalık oluyor alanın da çok büyük olmadığını düşünürsek erken gitmek rahat denize girmek ve iyi bir yer bulmak için büyük avantaj.
Fotoğraf çektirmeye doyamayacağınız Marble Plajı öğlen saatlerinde kalabalık olmaya başlıyor. Biz öğlen saatinde Marble Plajı'n dan ayrılarak otelimize yakın olan "La Scala Beach" e gittik. La Scala'da son derece geniş bir alana yayılmış yeşillikler arasında tertemiz denizi ile çok güzeldi. Buraya girişte de herhangi bir ücret ödemedik, dilediğiniz yere geçip denizin tadını çıkarabilirsiniz.
Akşam yemeğinden önce önceki gün yaptığımız tur sayesinde Panagia 'nın içinden geçmiştik ve burayı çok beğenmiştik o yüzden Panagi'a ya gittik ve dolaştık. Küçük bir köy Panagia, köy kahvesi, içinden sular geçen kanalları var, şirin ve çok otantik, hele mavi-beyaza boyanmış, pembe kabaklarla süslenmiş bir ev var ki mutlaka görmelisiniz. Panagia' da daha çok et-tavuk vb. yemekler bulabileceğiniz restaurantlar bulunuyor. Thassos haritasını elinize aldığınızda haritanın bazı bölümlerinde arı resimlerini göreceksiniz, Thassos'ta arıcılık meşhur. Thassos merkezden veya Panagia'dan bal alabilirsiniz. Aklınızda olsun Dünya'da sadece Yunanistan ve Türkiye'de çam balı üretimi var hatıra almak isterseniz denenebilir, balların fiyatları oldukça makul.
Panagia kısa turu bittikten sonra Thassos merkeze
akşam yemeğimizi yemek için gittik hedefimiz Taverna Simi veya Mouses.
Taverna Simi deniz kenarında mavi beyaz kareli örtüleri olan şirin küçük
bir deniz restaurantı fakat her daim çok kalabalık tabi cuma gecesi
olduğu için ayrı bir kalabalığı vardı. Kalabalıkta yemek yemeği
sevmediğimiz için tercihimizi Mouses'tan yana kullandık. Mouses
feribotların kalktığı yere daha yakın, oldukça büyük bir alana sahip
restaurant orası da kalabalıktı ama alandan dolayı çok hissetmedik.
Mouses, menüsü son derece geniş tabi ki lezzetli yemeklerin olduğu bir restaurant. Restaurantta yapılan yemeklerin malzemelerini kendileri yetiştiriyorlarmış, menüyü elinize aldığınızda Mouses hakkında bilgilerin verildiği bir önyazı ile karşılaşacaksınız. Tercihimizi Kabak-Patlıcan kızartması (yediğinizin kabak olduğuna inanmak zor), Kaşarlı Patlıcan, Kalamar, kendilerinin bize önerdiği içinde inanmazsınız ama şeftali olan bir salata (ben çok beğendim), Cacık, Kabak Çiçeği Dolması vs. Hepsi çok lezzetliydi. Restaurantta çalışan servis görevlilerinden biri Cemali Ağabey göçmen şivesi olan bir Türk. Kırmızı yanaklı Cemali Ağabey'i içeri girdiğinizde hemen tanıyacaksınız, size menüden seçim yaparken de yardımcı oluyor. Keyifli bir yemeğin ardından tatlı ikramımızdan sonra hesabımızı ödeyip son gecemizi geçirmek için otelimize geri döndük.
Thassos'tan Keromoti'ye giden feribotlar da her saat başı var. Fiyatlardan bahsetmek gerekirse Thassos Adası'da Alexandroupolis gibi ücretler gayet makul.
Umarım gidip görme ve gezme fırsatı yakalarsınız.
Alexandroupolis-Kavala-Thassos Adası
Yunanistan ile bu kadar yakın olduğumuzu hep söylerlerdi ama aklımda hep büyürdü o mesafe sanırım başka bir ülkeye araba ile gitmek gözümde büyüyordu ta ki geçen hafta Dedeağaç'a yani
Alexandroupolis'e gidene kadar. Bursa'dan sabah 06.30'da yola çıktık, Bandırma üzerinden Çanakkale'ye geçtik ve Gelibolu'dan feribota binerek İpsala'ya ulaştık. Yol bu güzergahta son derece rahattı tabi Eylül ayının 2. haftası olması sebebiyle de yaz tatili yoğunluğu yoktu. Bu arada kahvaltı edecek yer bulabilme şansınız bu güzergah üzerinde oldukça az, biz Biga'da "Asya Börek" te mola verdik, alçak tahta masa ve hasır tabureleri olan küçük ama temiz bir pastahane, börekleri de poğaçaları da güzel. İpsala'ya ulaştıktan sonra sınıra kadar dümdüz bir yol var ancak bizim seyahat ettiğimiz zamanda yol çalışması olduğu için yolun büyük bir bölümünü tek şerit takip etmek zorunda kaldık. Sınıra vardığımızda yoğunlukla karşılaşmadık eğer sınırdaki yoğunluğu takip etmek istiyorsanız Trakya Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü'nün sitesinden anında yoğunluk bilgisine ulaşabilirsiniz. Yunanistan'a girişte hiçbir sıkıntı yaşamadık, sınırdan araçla geçerken yanınızda;
- Schengen vizesi ve tarihi geçmemiş pasaportlarınız
- Sigorta (Yeşil A4 sayfa) Turing’den alınır
- Uluslararası ehliyet,sadece şoför için gerekli
- Araç ruhsatı (Türk gümrüğünde gerekli)
- Aracın ruhsattaki sahibi şoför değilse, aracın sahibinden şoför adına noterden çıkarılmış vekaletname (bunu Yunan tarafı değil, çıkışta Türk bazen tarafı soruyor – araç ilk defa çıkıyorsa sorma olasılıkları çok yüksek, belge olmazsa aracı çıkarmazlar)
Sınır kapısındaki işlemlerimiz tamamlandıktan sonra Yunanistan'a giriş yaptık. Gümrükten çıkar çıkmaz E-90 otobanı yani "Egnatia Odos" bizi karşıladı. Otobanı 40 km takip ettikten sonra Dedeağaç'a girdik, otel tercihimizi "Astir Egnatia Alexandroupolis" ten yana kullandık.
Otel Dedeağaç'ın merkezinde hemen yanında bir park var, yemek yenebilecek yerlere vs çok yakın. Kaldığımız otel büyük, denize kıyısı ve havuzu olan temiz bir otel, kahvaltısı da güzel. Dedeağaç'ta 4 gece konakladık, çok temiz ve ılık bir denize girdik, şahane yemekler yedik.
Dedeğaç'ta sahil geceleri araç trafiğine kapatılıyor, rahatlıkla yürüyüp sahil kenarındaki restaurantlarda keyifle yemeğinizi yiyebilirsiniz. İlk ve son gece akşam yemeği tercihimizi "Nisiotiko" da kullandık, sahilde Dedeağaç'ın simgesi olan feneri arkanıza alıp yaklaşık 300 m. yürüdükten sonra sola döndüğünüzde Nisiotiko' ya ulaşmış olacaksınız. Restaurantta Türk ziyarteçiler ile karşılaşma ihtimaliniz çok yüksek, Türkçe bilen bir garsonları ve Türkçe menüleri var.
Menüde
çok güzel seçenekler var. Acılı ahtapotu kesinlikle denemenizi
öneririm, korkmayın adı gibi acı değil çok hafif ve damakta güzel bir
lezzet bırakıyor. Kalamar hele ki pesto soslu kalamar çok güzel, ahtapot
ızgara, patlıcan salatası, Yunan Salatası(üzerinde kocaman bir beyaz
peynir ile geliyor),sardalye,yeşil salata ve Komotini'den getirdikleri
çok güzel bir ouzoları var mutlaka denemelisiniz.Tatlı olarak Lokumlu
Dondurmasını deneyin, biz çok beğendik. Nisiotiko'da yiyeceğiniz herşey
çok ama çok lezzetli fiyatlar da son derece uygun.
Sardalye |
Karides |
Yeşil Salata-Acılı Ahtapot-Peynirli Patlıcan Salatası-Ouzo Lokumlu Dondurma ve Mozaik |
Dedeağaç'ta bir gece de Gialos Restauranta gittik, burda da çok güzel fırında patates ve ahtapot ızgara yedik, ouzo olarak Barvayaniyi tavsiye ettiler bunun dışında Grappaları (Alkol oranı son derece az ev şarapları) da son derece lezzetli.
Barvayani |
Kavala, sahili de geceleri trafiğe kapanıyor, arabanızı sahilin girişinde yer bulabilirseniz ücretsiz park edebilirsiniz bulamazsanız kalenin hemen alt tarafında restaurantların sonunda bir otopark var cüzi bir meblağ karşılığı arabanızı buraya da bırakabilirsiniz. Kavala'da sahilde birçok cafe var, alkollü veya alkolsüz içecekleri bulabilirsiniz. Fırsatınız olursa otobandan ayrılırken Kavala girişi solda kalıyor, burdan girmeyi tercih etmeyip sağa dönerseniz ve yaklaşık 3-4 km sonra sol tarafta meşhur Kavala Kurabiyecisi'nin büyük satış yerini göreceksiniz. Söylemeye gerek yok kurabiye çok güzel ama çikolatalarını da mutlaka deneyin derim, biz çok seviyoruz.
Otoban-Kavala'ya gidiş |
Thassos Feribotu |
Eşyalarımızı otele bıraktıktan sonra önce San Antonio Beach'e gittik. Adından da anlaşılacağı gibi San Antonio Restaurant ve aynı ismi taşıyan otelde yanyana bulunuyor. Burada denize girdikten sonra Aliki Plajı'na gitmeye karar verdik, adada dilediğiniz her yerde denize girebilirsiniz bu sebeple biz gezerek denize girmeyi tercih ettik.
Aliki Plajı'nın girişi çok dar arabanızla giderken dikkatli olmanızda fayda var ya da arabanızı yolda bırakıp aşağıya plaja doğru da yürüyebilirsiniz. Aliki Plajı'nın kumsalı San Antonio Beach'e göre daha küçük ama denizi çok güzel, plajda aynı zamanda birçok restaurantta var yemeğinizi burda yemeği de düşünebilirsiniz biz sadece frappe içtik.
Aliki Plajı |
Aliki "U" şeklinde yeşillikler arasında kalan bir koy, denizi tertemiz ve ılık ancak biraz sığ. Yüzmek istiyorsunuz biraz açılmanız gerekiyor. Aliki'de denize girdikten sonra akşam yemeği için San Antonio Beach'e geri döndük çünkü orda ki restaurantın methini duymuştuk.
San Antonio Beach Restaurant |
Thassos Adası Harita |
Ertesi gün erken bir saatte kalktık çünkü ilk gideceğimiz yerin Marble Plajı olmasına karar vermiştik. Kahvaltımızı feribotların kalktığı "Limenas" ta "Me Gusta" isimli pastane de yaptık, Me Gusta'nın peynirli ve kıymalı böreği gerçekten çok güzel ama maalesef çaylar her yerdeki gibi sallama. Kahvaltımızı bitirdikten sonra Marble Plajı'na gitmek için yola çıktık. Marble Beach adından belli olduğu üzere mermer gibi bembeyaz bir plaj ancak doğal bir oluşum değil. Marble Plajı'na Thassos merkezden Makryammos okunu takip ederek ulaşabilirsiniz. Yol çok bozuk bol çukurlu ve tozlu, ancak yavaş yavaş bu yolu bitirirseniz Marble Plajı'na ulaşabilirsiniz. Plaja giriş ücretsiz, yerlerde kum yok tabi denizde de kum yok :). Burası mermer ocaklarından taşınan mermer taşlarıyla oluşturulmuş bir plaj ama görmeniz lazım. Thassos'sun tertemiz ve ılık denizi ile buluştuğunda ortaya çıkan görüntü çok güzel, bol bol fotoğraf çektik size de çekmenizi tavsiye ediyorum. Marble Plajı'na erken saatte gitmenizde fayda var, zamanla çok kalabalık oluyor alanın da çok büyük olmadığını düşünürsek erken gitmek rahat denize girmek ve iyi bir yer bulmak için büyük avantaj.
Marble Beach |
Fotoğraf çektirmeye doyamayacağınız Marble Plajı öğlen saatlerinde kalabalık olmaya başlıyor. Biz öğlen saatinde Marble Plajı'n dan ayrılarak otelimize yakın olan "La Scala Beach" e gittik. La Scala'da son derece geniş bir alana yayılmış yeşillikler arasında tertemiz denizi ile çok güzeldi. Buraya girişte de herhangi bir ücret ödemedik, dilediğiniz yere geçip denizin tadını çıkarabilirsiniz.
Akşam yemeğinden önce önceki gün yaptığımız tur sayesinde Panagia 'nın içinden geçmiştik ve burayı çok beğenmiştik o yüzden Panagi'a ya gittik ve dolaştık. Küçük bir köy Panagia, köy kahvesi, içinden sular geçen kanalları var, şirin ve çok otantik, hele mavi-beyaza boyanmış, pembe kabaklarla süslenmiş bir ev var ki mutlaka görmelisiniz. Panagia' da daha çok et-tavuk vb. yemekler bulabileceğiniz restaurantlar bulunuyor. Thassos haritasını elinize aldığınızda haritanın bazı bölümlerinde arı resimlerini göreceksiniz, Thassos'ta arıcılık meşhur. Thassos merkezden veya Panagia'dan bal alabilirsiniz. Aklınızda olsun Dünya'da sadece Yunanistan ve Türkiye'de çam balı üretimi var hatıra almak isterseniz denenebilir, balların fiyatları oldukça makul.
Panagia |
Çam Balı |
Mouses, menüsü son derece geniş tabi ki lezzetli yemeklerin olduğu bir restaurant. Restaurantta yapılan yemeklerin malzemelerini kendileri yetiştiriyorlarmış, menüyü elinize aldığınızda Mouses hakkında bilgilerin verildiği bir önyazı ile karşılaşacaksınız. Tercihimizi Kabak-Patlıcan kızartması (yediğinizin kabak olduğuna inanmak zor), Kaşarlı Patlıcan, Kalamar, kendilerinin bize önerdiği içinde inanmazsınız ama şeftali olan bir salata (ben çok beğendim), Cacık, Kabak Çiçeği Dolması vs. Hepsi çok lezzetliydi. Restaurantta çalışan servis görevlilerinden biri Cemali Ağabey göçmen şivesi olan bir Türk. Kırmızı yanaklı Cemali Ağabey'i içeri girdiğinizde hemen tanıyacaksınız, size menüden seçim yaparken de yardımcı oluyor. Keyifli bir yemeğin ardından tatlı ikramımızdan sonra hesabımızı ödeyip son gecemizi geçirmek için otelimize geri döndük.
Thassos'tan Keromoti'ye giden feribotlar da her saat başı var. Fiyatlardan bahsetmek gerekirse Thassos Adası'da Alexandroupolis gibi ücretler gayet makul.
Umarım gidip görme ve gezme fırsatı yakalarsınız.
Sharm el Sheikh
Hiç bitmesini istemeyeceğiniz bir sualtı deneyimi yaşayacağınız en güzel adreslerden birisi Sharm el Sheikh. 2012 yılında deniz tatilini yapamadığımız ve böyle bir deneyimi yaşamak istediğimiz için Mısır'da değerlendirmeye karar verdik. Ekim ayının sonlarına doğru gitmemize rağmen Sharm geceleri bile oldukça sıcaktı. Orada yaşayan kişilerle konuştuğumuzda da Ekim ayının en güzel geçen zaman olduğunu söylediler.
Sharm Gezisi için ETS Tur'a karar kıldık. Turun planı son derece uygundu tabi ki fiyatları da, Mısır malum olaylar yüzünden fiyat olarak diğer yurt dışı turlarına göre oldukça makul. Ancak havalanında pasaport işlemleri için oldukça uzun süre bekledik, gişe sayısı fazla ancak memurlar bir araya gelip yerlerinden çıkıp dolaşıyorlar. Sharm'a girerken havaalanında bir bilgi kağıdı dolduruyorsunuz, buraya pasaport numaranızı, kalacağınız oteli vb. bilgileri yazıyorsunuz.
Tur dahilinde bulunan otellerden Sun Rise Diamond Beach Resort te kaldık. Otel oldukça geniş bir alana yayılmış çok lüks olmayan bir otel, havuzu ve bahçesi güzel ama en önemlisi otelin plajından denize girdiğinizde muhteşem bir resifle karşılaşıyorsunuz.
Yemek konusuna gelince otelde yemekler açık büfe, snack barları da ancak Türkiye'de ki büfe zenginliğini burada bulma şansınız tabi ki yok, pizzalar daha çok pide üstüne yapılmış gibi malzemesi ve sosu çok az, makarna vs. de aynen bu şekilde ama yenilmeyecek gibi değil. Kahvaltınızı rahatlıkla edebilirsiniz. Otel hakkında söylenebilecek çok fazla bişey yok, yukarıda da yazdığım gibi alanı çok geniş, yeşil alanı fazla, çok yeni değil, kokmuyor (turdaki duyuma göre Hilton kokuyormuş) muhteşem bir resifi var yani denizin tadını oldukça çıkartabileceğiniz bir otel ki bu Sharm'da yaşayacağınız olumsuzlukları unutturacaktır.
Sharm'da geceleri gidebileceğiniz yerler çok fazla değil, Hard Rock Cafe, Old Town vb. yerler alışveriş ve içki içmek için iyi alternatifler olabilir.
Sharm'da mutlaka yapmanız gitmeniz gereken bir yer var ki orası da Ras Muhammed Burnu. Ras Muhammed Dünya'nın en büyük su altı parkı, burada suya girdiğinizde gözlerinizi bambaşka bir dünyaya açacaksınız. Ras Muhammed Parkı içerisinde İbranice ve Arapça taşlarla yazılmış olan Allah Kapısı'nı göreceksiniz, burada bol bol fotoğraf çektirebilirsiniz. Bu yazı İsrail ve Mısır tarafından barışın unutulmaması için yazılmış. Yıllar önce Mısır'ı işgal etmek İsrail'i Amerika müdahelesi ile durdurmuşlar ve bu yazı o günlere ithafen yapılmış.
Tabi ki Glass Boat veya submarine gezisi yapılacak listesinde, şehrin merkezine ulaştığınızda eğer ki turla gittiyseniz bu tatile turun düzenlediği gezileri merkezde ki turlarda çok daha uygun fiyata satın alabilirsiniz. Bu turlar otelinize gelip sizi alıyor tur bittikten sonra da otelinize bırakıyorlar, kaliteli bir tur şirketi bulduktan sonra rahatlıkla bu fırsatları değerlendirebilirsiniz. Biz submarine tercihinde bulunduk, submarine botun denizde kalan kısmının tamamen camdan olduğu ve denizin içinde kendinizi bulabileceğiniz bir gezi, tavsiye edilir.
Tur kapsamında Kahire Gezisi'ne katıldık.
Kahire'ye gitmek tam bir maceraydı. Mısır'da güvenlik nedeniyle o gece
Sharm'dan çıkan tüm araçları yola çıkacağımız gece beklemek zorunda
kaldık ve konvoy halinde Sharm'dan çıkabildik.Gece 3 te çıkabildiğimiz
yolu 10.30 sularında Kahire'ye girerek tamamladık. Kahire'de trafik
ışıkları yok İstanbul'da trafik var derdik de Kahire'yi görünce biraz
şükreder olduk. Kahire'de ilk durak Tahrir Meydanı'n da ki Kahire
Müzesi. Kahire Müzesi'ne girerken fotoğraf makinesi ve kamerayı yanınıza
almanıza izin vermiyorlar. Müze çok büyük, tam anlamıyla gezmek
isterseniz tüm gezi toplam 6 ay sürüyormuş. Rehberimiz Türkçe bilen
Mısırlı yüksek lisans öğrencisi bir bayandı. Müzeyi çok ama çok
beğendik, Mısır Uygarlığına hayran kalacaksınız. Tutankhamun'nun
hazinelerinden, ameliyat masalarından, iç çamaşırlarına, şemsiye, kaşık
vs. o dönem kullanılan tüm eşyalar müzenin duvarlarını süslüyor. Müzeye
girişte sizi İskender'in heykeli karşılıyor adım adım ilerledikçe nereye
bakacağınızı şaşırıyorsunuz bu yüzden bir rehber eşliğinde dolaşmanızda
fayda var.
Kahire'de ikinci durağımız Keops-Kefren ve Mikerinos Piramitleri. Piramitlerin çevresi oldukça kalabalık, bizim gittiğimiz dönemde at yarışları olduğu için güzel bir manzara ile karşılaşmıştık. Rehberimizden piramitlerle ilgili bilgi aldıktan sonra bol bol fotoğraf çektirdik, tur daha sonra bizi meşhur panaromik piramit fotoğraflarının çekildiği bölgeye gittik.
Sharm yazısında yemekle ilgili çok fazla
paylaşımda bulunma şansım olmayacak yemeklerimizi otelde yediğimiz için
tavsiye edebileceğim bir mekan yok maalesef.
Sharm; denizi, yüzmeyi ve dalmayı seviyorsanız kesinlikle kaçırılmayacak bir fırsat.
Umarım gezip görme şansınız olur.
Sevgiler, İyi Tatiller :)
Hiç bitmesini istemeyeceğiniz bir sualtı deneyimi yaşayacağınız en güzel adreslerden birisi Sharm el Sheikh. 2012 yılında deniz tatilini yapamadığımız ve böyle bir deneyimi yaşamak istediğimiz için Mısır'da değerlendirmeye karar verdik. Ekim ayının sonlarına doğru gitmemize rağmen Sharm geceleri bile oldukça sıcaktı. Orada yaşayan kişilerle konuştuğumuzda da Ekim ayının en güzel geçen zaman olduğunu söylediler.
Sharm-Uçaktan |
Sharm Gezisi için ETS Tur'a karar kıldık. Turun planı son derece uygundu tabi ki fiyatları da, Mısır malum olaylar yüzünden fiyat olarak diğer yurt dışı turlarına göre oldukça makul. Ancak havalanında pasaport işlemleri için oldukça uzun süre bekledik, gişe sayısı fazla ancak memurlar bir araya gelip yerlerinden çıkıp dolaşıyorlar. Sharm'a girerken havaalanında bir bilgi kağıdı dolduruyorsunuz, buraya pasaport numaranızı, kalacağınız oteli vb. bilgileri yazıyorsunuz.
Tur dahilinde bulunan otellerden Sun Rise Diamond Beach Resort te kaldık. Otel oldukça geniş bir alana yayılmış çok lüks olmayan bir otel, havuzu ve bahçesi güzel ama en önemlisi otelin plajından denize girdiğinizde muhteşem bir resifle karşılaşıyorsunuz.
Otelimiz |
Otelin kumsalından bir kare |
Zaten Sharm'da halk plajında
bile denize girseniz mutlaka yanınızda şnorkel,palet ve sualtı kamerası almalısınız, denizin altında gördüklerinizi unutamayacak hiç çıkmak istemeyeceksiniz. Paylaştığım fotoğraflardaki kayalık sizi yanıltmasın orada denize girmeniz yasak, güneşlendiğiniz yerden bu manzarayı da görebiliyorsunuz.
Otelin kumsalından bir kare daha :)) |
Yemek konusuna gelince otelde yemekler açık büfe, snack barları da ancak Türkiye'de ki büfe zenginliğini burada bulma şansınız tabi ki yok, pizzalar daha çok pide üstüne yapılmış gibi malzemesi ve sosu çok az, makarna vs. de aynen bu şekilde ama yenilmeyecek gibi değil. Kahvaltınızı rahatlıkla edebilirsiniz. Otel hakkında söylenebilecek çok fazla bişey yok, yukarıda da yazdığım gibi alanı çok geniş, yeşil alanı fazla, çok yeni değil, kokmuyor (turdaki duyuma göre Hilton kokuyormuş) muhteşem bir resifi var yani denizin tadını oldukça çıkartabileceğiniz bir otel ki bu Sharm'da yaşayacağınız olumsuzlukları unutturacaktır.
Sharm'da geceleri gidebileceğiniz yerler çok fazla değil, Hard Rock Cafe, Old Town vb. yerler alışveriş ve içki içmek için iyi alternatifler olabilir.
Sharm merkezde çok fazla görebileceğiniz eğlence çadırlarından |
Hard Rock Cafe |
Old Town |
Sharm'da mutlaka yapmanız gitmeniz gereken bir yer var ki orası da Ras Muhammed Burnu. Ras Muhammed Dünya'nın en büyük su altı parkı, burada suya girdiğinizde gözlerinizi bambaşka bir dünyaya açacaksınız. Ras Muhammed Parkı içerisinde İbranice ve Arapça taşlarla yazılmış olan Allah Kapısı'nı göreceksiniz, burada bol bol fotoğraf çektirebilirsiniz. Bu yazı İsrail ve Mısır tarafından barışın unutulmaması için yazılmış. Yıllar önce Mısır'ı işgal etmek İsrail'i Amerika müdahelesi ile durdurmuşlar ve bu yazı o günlere ithafen yapılmış.
Allah Kapısı |
Tabi ki Glass Boat veya submarine gezisi yapılacak listesinde, şehrin merkezine ulaştığınızda eğer ki turla gittiyseniz bu tatile turun düzenlediği gezileri merkezde ki turlarda çok daha uygun fiyata satın alabilirsiniz. Bu turlar otelinize gelip sizi alıyor tur bittikten sonra da otelinize bırakıyorlar, kaliteli bir tur şirketi bulduktan sonra rahatlıkla bu fırsatları değerlendirebilirsiniz. Biz submarine tercihinde bulunduk, submarine botun denizde kalan kısmının tamamen camdan olduğu ve denizin içinde kendinizi bulabileceğiniz bir gezi, tavsiye edilir.
Glass Boat |
Sharm'da arzu ederseniz yapabileceğiniz bir diğer gezide Safari Turu,
turu Sharm merkezden de satın alabilirsiniz eğer varsa gitmiş olduğunuz
tur programı kapsamında da katılabilirsiniz. Safari turundan çok keyif
almadık ama elbette denenebilir.
Kahire Müzesi |
Kahire Müzesi |
Kahire Müzesi Bahçe |
Kahire'de ikinci durağımız Keops-Kefren ve Mikerinos Piramitleri. Piramitlerin çevresi oldukça kalabalık, bizim gittiğimiz dönemde at yarışları olduğu için güzel bir manzara ile karşılaşmıştık. Rehberimizden piramitlerle ilgili bilgi aldıktan sonra bol bol fotoğraf çektirdik, tur daha sonra bizi meşhur panaromik piramit fotoğraflarının çekildiği bölgeye gittik.
Sharm; denizi, yüzmeyi ve dalmayı seviyorsanız kesinlikle kaçırılmayacak bir fırsat.
Umarım gezip görme şansınız olur.
Sevgiler, İyi Tatiller :)
Etiketler:
Akvaryum,
Atv,
Çöl,
Dalma,
Deniz,
Glass boat,
Kahire,
Kefren,
Keops,
Mısır,
Müze,
Piramit,
Ras Muhammed,
Safari,
Sfenks,
Sharm,
Sharm el Sheikh,
Tahrir,
Tatil,
Tutankhamun
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)